Resim sanatındaki ustalığını eğitimci yönüyle birleştiren Başak Kökalan, Türkiye’nin yetiştirdiği önemli kadın değerlerden biri. Ressamlıktaki uzmanlığını çocuk resimlerindeki ekonomik ve sosyal yansımaları çözümlemeye kadar ilerleten Başak Hanım, öte yandan poligonal çalışmalarıyla dijital dünyanın günümüzdeki hakimiyetini yine sanatıyla harmanlamış. Eserleri Fransa’dan İngiltere’ye, Pakistan’dan Hindistan’a kadar dünyanın dört bir yanındaki sergilerde insanlarla buluşan Başak Kökalan, hakkında merak edilenleri Belle Magazin’e anlattı.
Başak hanım öncelikle dergimizde yer aldığınız için teşekkür ederiz. Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Ben de derginiz de yer almaktan dolayı çok memnunum. Size teşekkür ederim. Eskişehir de doğdum ve büyüdüm. Üniversiteyi Eskişehir Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim İş öğretmenliğinde, mastırımı Güzel Sanatlar Fakültesi Resim bölümünde tamamladım. Uzmanlık alanım çocuk resimlerinin ekonomik ve sosyal çevirenin yansımalarını çözümlemek. Bir çocuğun resmine baktığımızda yaşadığı sorunları mutluluğu varsa sıkıntıyı belirleyip gerekli yerlere yönlendirmek. 24 yıllık öğretmenim son beş yılında teknoloji tasarım derslerini yürütmekteyim. Oya Kınıklı, Tekin Koçan, Fikri Cantürk, Turan Erol, Muammer Çakı gibi değerli hocaların atölyelerinde çalışarak bu mesleğe atıldım.
Sanata olan tutkunluğunuzun hikayesi nasıl başladı?
Sanata olan tutkunluğum aslında yönlendirmeyle başladı. İthalatın olmadığı dönemlerde boya kalemleri oyuncaklar böyle çok çeşitli ve albenili değildi. Okul öncesi bir dönemde babam yurtdışından çok büyük bir kuru boya seti getirmişti. Allahım o kuru boya seti değil sanki benim için uzay mekiği gibiydi. Sarılar kaç çeşit dizilmiş maviler kırmızılar morlar. Annem kuru boya setimi dolabına koymuş hemen katletmeyeyim diye. Dolabı gizlice açıp açıp bakmalar beni inanılmaz heyecanlandırıyordu. Boya kalemleri benim adeta bebeklerimdi. Hala boya aldığımda aynı keyif aynı heyecanı duyarım. Okulda hep bir defterim vardı resim yaptığım. Sınıf arkadaşlarımın resim ödevlerini yapardım. Babam ve halam resim konusunda çok yetenekli. Babam resim eğitimi almayı çok istemiş. Ama doğulu bir aile erkek evladı resim eğitimi olmazına takılarak, resim içinde bir uhde kalmış. Benim ilgimi görünce Üniversite de başka bir bölüm kazanmış olmama rağmen ısrarla resim eğitimi almamı istedi. Beni sanata teşvik edip destekleyen resimlerimi eleştiren yön veren hep babam oldu. Babamın Diyarbakır Lisesinde öğretmeni Turan bey okulda ekolmüş. Turan Erol Üniversite de bir yıl beynimde öğretmenim oldu ve bu benim için büyük bir onurdu. 5 yıl boyunca profesyonel radyoculuk yaptım ve seslendirme yaptım. Radyoların kapatıldığı sene bütün ekip arkadaşlarım ulusal kanallarla anlaşmak üzere İstanbul’a yöneldiler. Babam Üniversiteyi bitirmeden gidemezsin şart koştu. Ya resim ya yayıncılık derdi. Ama bana sorarsan okul ve sanat diyorum dedi ekip arkadaşlarım. Çok güzel yerlerde çok ünlü oldular. Beyazıt Öztürk, Şebnem Sungur, Ayşegül Günay, Cem Öğretir, Burçak Öğün vb. Ben resim okumayı tercih ettim. Pişman mısınız deseniz hayır derim. Ben hayalimi yaşıyorum…
Çalışmalarınızda renklerin önemi çok büyük. Genelde ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?
Ben iki türlü çalışıyorum. Birincisi natürmortlarım çiçek etütlerim ve natürmortlarımda özellikle cam TEMA’larım ön planda. İkincisi POLİGONAL çalışmalarım. Poligonal art dünyada dijital sanatın son örneği. Asıl çıkış TEMA’sı dijital oyunlar. Bilgisayar üzerinden yapılan bu sanat kavramsal sanattan sonra dijital platformda yer aldı. Ben de bunu tuval üzerine yansıtarak başladım. Bir nevi dijitale karşı el ve duygu yüklemesi oldu. Natürmorlarım çiçek etütlerim resim ama Poligonal çalışmalarım resim artı matematik. Poligonal çalışmalarım özellikle yurt dışı sergilerimde çok ilgi ve beğeni görüyor.
Çalışmalarınızı gerçekleştirirken bakış açınızı nasıl şekillendiriyorsunuz?
Çalışmalarımı yaparken beni heyecanlandırmayan hiç bir işe başlamıyorum. Önce resmi kafamda yapıyorum. Üzüntülü müyüm, mutlu muyum, kırgın mıyım mutlaka bu resmime yansıyor. Bir resme bakarken izleyici mutlu oluyorsa bilin ki ressam onu mutlu anında yapmıştır. Resmî su koltukla su halıyla veya ay duvar rengiyle nasıl duracak mantığıyla değil duygularımla yapıyorum ve ben sevmemişsem o resmi hiç bir şekilde gün yüzüne çıkarmıyorum. Kimin için yapıyorsam o resmi o kişiyi tanıyorum ve ona özel olduğunu hissettirecek şekilde tasarlıyorum…
Yapılan her bir çalışmanın öyküsü vardır. Sizde çalışmalarınıza bir öykü adı veriyor musunuz?
Yapılan her çalışmamın bir öyküsü oluyor. Hayvan aşığıyım. Mümkün olsa zürafa bile besleyebilirim. Seçtiğim figürler hayvanlarım ve hayvanlar. Hepsinin bir hikayesi var. Mesela köpeğimiz Marco. Küçükken harçlıklarımı sana Alman çoban köpeği alacağım diyerek elimden hep harçlıklarımı alan ağabeyim, büyüyünce o beklenen köpeği aldı. Aile arasında Marko dediğimizde harçlıklarını kaptıran ben akla gelirim ve çok güleriz. Marco’yu yaparken o saflığımı hatırlattığı için çalıştım. Marco benim çocukluk hayalimdi ve ölümsüzleştirmek istedim. Yaptığım poligonallerde mutlaka bir anı, bir subliminal mesaj bir hatıra illaki oluyor.
Çalışmalarınızda genelde neler kullanıyorsunuz?
Çalışmalarımda genelde akrilik boya kullanıyorum. Tuval olarak duralit kullanıyorum. Duraliti Nişantaşı’ndaki galerim “Yapma Başak. Herkes beztuval istiyor” dese de çok kullanışlı tüketici için oldukça verimli bir malzeme olarak görüyorum. Tarihe baktığımızda Leonardo da duralit kullanmışsa, böyle bir bilim adamının bildiği mutlaka bir şey vardır diye inatla ahşap üzerine çalışıyorum. Ortaokulda ki resim öğretmenlerimiz” resimde cetvel kullanılmaz” der ama bende cetvelle yapıyorum. Malzeme konusunda resmide her şey kullanılabilirliğine inanıyorum.
Peki bu güne kadar kaç serginiz oldu?
Bu güne kadar sayısız sergim karma sergim oldu. Yakın tarihli geçen yıl Mart ayında Fransa’da Londra’da üç eserimle katıldığım art And art sergisi. Yine Eylül’de Pakistan ve Hindistan’da katıldığım Art for World, Bodrum Mauusolos sergi salonunda katıldığım, Nişantaşı galerisinin düzenlediği Impact,Nişantaşı Next galerinin düzenlediği Splendid sergisi. En önemlisi bizzat kendimin gittiği Kosova’da düzenlenen Euro Kosova sergisi.
Bize bu Euro Kosova sergisinden kısaca bahseder misiniz? Nasıl katıldığınız?
Sosyal medya üzerinden yine Kültür Bakanlığının düzenlendiği bir karma sergide Poligonal çalışmamı görüp Kosova Üniversitesi Güzel Sanatlar Dekanı Profesör Metis Ahmet’in onur konuğu olarak Euro Kosova’ya Türkiye’den üç arkadaşımla beraber davet edildim. Benden istenilen bir haftalık süreçte Poligonal çalışmalarımı orada yapıp tekniğimi anlatmamdı. 23 ülkeden çok değerli sanatçılarla canlı performans ve çalıştay sonucunda büyük bir sergi düzenlendi. Kültür Bakanı sevgili Vlora Dumoshi tarafından ödülüm verildi. Bir hafta süresince dört eserle sergiye katıldım. Bir eserim Yalı Çapkını Kültür Bakanlıgı, bir eserim Yunus Emre Enstitüsü Kosova, iki eserim Kosova Üniversitesi bünyesine sergilenmeye layık görüldü. Benim için çok güzel hızlı ve faydalı bir tecrübe oldu. Çalıştaya katılan ressamlar soyut çalışıyorlardı ve evde ders çalışıp gelmişlerdi:) Benim çalışmalarım çok sessizlik isteyen büyük konsantre gerektiren ölçme biçmeye dayalı işler olduğu için çok heyecanlandım. Yapılışı çok merak uyandırdığı için özellikle basımda çok insan oldu. Bu heyecanımı daha da katladı. Bir de beni izleyenler, kendi ülkelerinde alanlarında duayenler. Onun verdiği heyecan beni benden aldı. Yetiştiremem korkusu ve beğenilme arzusu o kadar heyecan. Bana çok güzel şeyler kattı. Benim için büyük bir sınavdı. Çok şükür ki harika bir sonuçla işi tamamladım…
Çalışmalarınızı yaparken tema belirliyor musunuz?
4 Aralıkta Pendik Atatürk Kültür Merkezinde kişisel sergim vardı. Muhteşem bir hazırlık yapıldı. Fotoğraf çekimleri, katalog hazırlığı, bilbord çalışmaları. Pendik Belediyesi Kültür Müdürlüğü ve çalışanları Fevzi Çakmak Sanat Akademisi öğretmeni Murat Yeşil seferber oldu. Lakin pandemi süreci içerisinde yoğun önlemler nedeniyle sevgili Belediye Başkanı Ahmet Cin erteleme karını bana bıraktı. Bende boğazım düğüm düğüm olarak bahar ayına kişisel sergimi öteledim. On günde bir Next galeride çağdaş ve klasik eserler müzayedesinde resimlerim sergileniyor. 12-15 Mart art Ankara çağdaş sanat fuarına hazırlanıyorum. Poligonal çalışmalarımla bir portre serisi hazırlıyorum. Nisan ayında Nişantaşı Next galeride kişisel sergi ve yazın art galeri bünyesinde bir kişisel sergimiz çalışma takvimimde yer alıyor. Her bekadan pandemi dönemi olsana uluslararası karma sergilere katılmaya özen gösteriyorum..
Zorlandığınız anlar oluyor mu? Sizi en çok zorlayan nedir?
Çalışmalarımda tekniğim ön planda oluyor. TEMA doğa ve en önemlisi beni heyecanlandırması. Zorlandığım an ise, bana gelen sorulardan ve isteklerden oluyor. Babamın ya da kardeşimin resmini yapar mısın vb. Sorulardan hoşlanmıyorum. Bana “Hadi bir otursam benim resmimi yapar mısın?” sorularında çok zorlanıyorum. İş yapma kısmında tabii ki yaparım.Yaşanılan bu olay tıpkı göz doktorundan kalp ameliyatı istemek gibi bir şey. Bu tarz soruları duymazlıktan gelmiyorum. Çok sevdiklerimin veya gerekliyse portrelerini istersem çalışıyorum. Onun dışında sergilerimde bulunamıyorum. Buda Üniversitedeki profesörümün çok titiz olmasından kaynaklı. Rahmetli Oya Kınık, Fikri Cantürk atölyesinden mezunum. Oya hanım çok disiplinli bir öğretmenimizdi. Köy Enstitüsü ve Gazi Üniversitesi çıkışlı, kuralları ve prensipleri olan bir öğretmendi. Not değerlendirme günü bizlerdeki potansiyeli çıkarmak adına çok ağır eleştiriler yapar hiç ama hiç beğenmezdi. Eserlerimiz değerlendirmeye alınacağı gün gazetelere sarar önüne öyle koyardım. Onun beğenmemesi, benim için kimsenin beğenmeyeceği anlamına gelirdi. O yüzden birileri resimlerimi incelerken orada olamıyorum. Hala o düşük not alma ve ağır eleştiri korkum yüksek dozajda devam ediyor. Allahtan instagram var ve orada yayınlıyorum…
Sizce iyi bir ressam olabilmenin olmazsa olmaz kuralları var mıdır?
İyi ressam kötü ressam diye ayıramıyorum. Doktora yaparken sınıf arkadaşım Malatya’da yaşayan bir çobandı. Fevkalade resmi yetenekli vardı. Bana göre resim çok iyi desen bilgisi gerektiriyor. Herkes ama herkes resim yapabilir. Herkesin şarkı söyleyebileceği gibi. Ama duyguları katabilmek, düzenli çalışmak. Boşa gitmektense yaptığını kendimin beğenmesi prensibimizdir. Ressamın özgün olması çok çok önemli….
Kendinizi sanatla bütünleştirdiğinizde nasıl tanımlarsınız?
Kendimi sanatla bütünleştirdiğimde etle tırnak ya da yaprak sarmasıyla yoğurt, profiterollü çikolata sosuyuz derim….
Örnek aldığınız kimse var mı?
Hayatımda bir değil bir çok kişiyi örnek alıyorum. Başta ebeveyn olarak annemle babamı. Bildikleri yoldan gitmeleri, bir ebeveyn olarak çocuğunu ne mutlu edecekse bunu saptayıp o yönde destek vermelerini ve ruhlarının hep 19 yaşında olmasını. Atatürk’ün ileri görüşlülüğünü, örnek kişiliğini. Betül Mardin’in zamansız yaşınla çalışma azmini, disiplinini ve kendini güncellemesini. Lemon Zhoaxiaoli’yi resim yaparken ki hızını ve üslubunu. Mihri Müşvik’in dönemindeki en nadide sanatçılığını, Dolce Gabbana’nın müthiş özgünlüğünü, tasarım yaparken sadece kendi zevklerini ön planda tutuşlarını,Sevil Dolmacının muazzam zevkini, Ajda Pekkan’ın daima genç ve çağın insanı oluşunu örnek alıyorum . Hatta hep derim ki ben büyüyünce Ajda Pekkan olacağım 🙂
İleriye dönük ne gibi çalışmalarınız ve düşünceleriniz var?
Sevgili dostum Sinan Yağmur vasıtasıyla tablolarımdan bir kaçını SMA hastası Hamza bebeğe bağışladık. Sonuç çok mutlu etti bizleri. Yine Eskişehir Osmangazi Üniversitesi hastanesine bağışladığım tablo çalışmalarımdan gelen geri dönüşümler beni çok daha şevklendirdi. Bu tür sosyal sorumluluk projelerinde daha çok yer almayı planlıyorum. Bu pandemi öncesi Marmara Üniversitesi hastanesindeki onkoloji bölümünde yatan çocuklara oyun atölyesi resim dersleri için gönüllü öğretmenlik projemiz vardı. Tez zamanda bunu yürürlüğe geçirmeyi planlıyoruz. Ve tabi ki yurt dışı ve yurt içi sergilerimize tam gaz devam…
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Son olarak sizlerle beraber yaptığım bu keyifli röportaj için teşekkür ederim. Benim yurt dışında katıldığım çalıştay ve sergilerin aynı titizlik ve hassasiyetle ülkemizin çeşitli illerinde de yapılmasını ve bu alanda çok iyi sanatçılarımızla dünyanın bir çok ülkesinden katılan, alanlarında duayen olan bu insanların ülkemizde de ağırlanmasını iyi bir projeyle şekillendirilmesini dilerim…